Akıl Hastalarının Tanımlanması ve Sınıflandırılması
- Anadolu Şifahane
- 15 Tem 2021
- 2 dakikada okunur
Tarih seyrinde, İslâm coğrafyalarında, akıl hastalarının tedavisi için darüşşifa, darulmezra, darulşifaye gibi adları da olan “bimâristan/bimârhâne” teşekkül etmiştir.Anadolu topraklarında orta çağda yani Selçukluların hüküm sürdüğü dönemde, akli dengesi yerinde olmayanların tedavisini yapmakla meşgul olan hastahane-köylerin mevcudiyeti bilinmektedir. Hem dini hem de sosyal bir kuruluş olarak meydana gelen tekkelerin de bu hususta hizmetleri yadsınamayacak düzeydedir. Akli dengesi yerinde olmayan hastaların tedavisiyle uğraşan tekke şeyhleri, hatta akıl hastalarının tedavisini nesilden nesile yapan ailelerin var olduğu da bilinmektedir. Akıl hastalarının tedavi edildiği en önemli tekkeler, Afyon civarında bulunan “Karacaahmet Tekkesi”, Burdur civarlarındaki “Melek Dede Türbesi”, Erzurum civarındaki “Deli Baba Tekkesi” sıralanabilir. Dönemin İspanya Kralının Elçisi olarak görevli olan Klavijo’ nun günlüğündeki bilgilere göre, Semerkant’a giderken Erzurum’dan geçtiği ve burada yer alan dervişlerin hastalara telkin ve meşguliyet olarak ifade edilen tedavi türlerini uyguladığı bilinmektedir.
İslamiyet’te ruh sağlığı bozuk olan kişiler, “mecnun”, “şeyda”, “divane” olarak isimlendirilmiş, “deli” kelimesini kullanmamaya özen göstermişlerdir.Osmanlı dönemine ait tarihi vesikalarda, cinnet geçiren kişilere umumi olarak, “mecnûn, mecnûne, eser-i cunûn, münhâl-i akl, münhâl-i dimağ, meczûb, eser-i heft, muhtellu-şuûr, illet-i cunûn, muhtell-I dimağ, tecennun” gibi isimlerverilmiştir.
19.yüzyılın başlangıcına kadar Avrupa’ da akıl sağlıklarını yitirmiş hastalar, lanetlenmiş insanlar olarak nitelendiriliyordu. Bu insanların yaptıkları işlerde şeytanların olduğunu düşünülürdü. Akıl sağlığını yitirmiş insanlar diğer insanlar tarafından taşlanarak, yakılarak hayatlarını kaybetmiş, öldürülmüşlerdir . Türkler ise Avrupalılardan farklı tutum sergileyerek, akıl sağlığını yitirmiş hastalara İslâm inancının da etkisiyle, daha ılımlı bir davranış sergileyerek, müzikle,su sesiyle, havadar mekânlarda tedavi etme yoluna gitmişlerdir. Türkler, Selçuklu devrinden itibaren akıl hastaları için hastaneler kurmuş, bu hastaları iyileştirmek için ellerinden geleni yapmaya çalışmışlardır. Bu geleneklerini Osmanlı dönemine kadar taşıyıp, Osmanlı döneminde de hastalar için tedavi yöntemleri aramışlardır .Bu amaçlara yönelik kurulan şifahaneler; Kayseri Gevher Nesibe Darüşşifası,Sivas I. İzzeddin Keykavus Darüşşifası, Amasya Darüşşifası, Osmanlı dönemindeise; Bursa Yıldırım Bayezid Darüşşifası, Edirne Sultan II. Bayezid Darüşşifası ve İstanbul’ da bulunan Fatih Darüşşifası’dır.
Kaynak :
Emine Begüm Kanikey Güvenç ,2016,İstanbul Anadolu Selçuklu ve Osmanlı Dönemindeki Şifahaneler ve BU Şifahanelerde Uygulanan Tedavi Metodları ,Maltepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Sanat Politikaları ve İşletmeciliği Anabilim Dalı ,Yüksek Lisans Tezi

Comments